23 Haziran 2015 Salı

Game Of Thrones 5.Sezonun Kitaptan Farkı


5.sezonu izlerken aklımda durmadan şu düşünce vardı;"E kitapta böyle değildi."

Uyarı ; 5.sezonu izlemediyseniz okumayın.Ağır spoiler içerir.

George R.R. Martin boşuna dememiş hepsini kendisinin öldürmediğini.Yarısından fazlasını senaristler öldürüyor.Ben olsam bu gidişata bir dur derdim.Mesela bu sezonda olmayan bir değişiklikten söz ederek başlamak istiyorum.Robb'un karısı Talisa değildi.Sarışın bir kızdı adı da hatırladığım kadarıyla Jeyne'di ve Robb babasının kaybından sonra onunla beraber olup bakireliğini aldıktan sonra gurur yapıp onunla evlenmek istiyordu.Yani o olayın aşkla uzaktan yakında alakası yoktu.Keşke dizide de öyle olsaydı en azından aşk uğruna risk alacağına gururu uğruna risk alırdı da daha saygıdeğer olurdu.Neyse hatta kırmızı düğüne hamile karısını getirmiyordu bu vesileyle de Robb'un bir veliahtı var aslında.Çünkü karısı ve bebek ölmedi.Ben George R.R. Martin'in yerinde olsam kitapların sonunda o bebeği tahta oturturdum sonda döner senaristlere hadi bakalım nasıl toparlayacaksınız derdim.Ne olursa olsun o kadar değişmemeli bence senaryo.

Neyse bu sezonda ki değişikliklere gelelim.Not aldığım ve aklıma gelenleri aktarıcam şimdi ama unuttuklarım olabilir.



Baristan Selmy ölmüyordu bir kere.Hatta gri solucanla o küçük çaplı savaşa girdiklerinde öyle bir rahattım ki zaten ölmeyecekler diye ama sonra öldü.İleri de acayip derecede önemli bir görevi vardı onu da yapamamış oldu.Ondan da bahsedeyim.O ölüm oyunları vardı ya şuan ne dendiklerini unuttum işte o esnada Khaleesi'nin locasında çekirgeli bir yemek vardı.Hizdahr ısrar etmişti yesin diye ama Khaleesi yanaşmamıştı sonra korumalarından biri yiyip zehirlenmişti.Sör Baristan'da olaya şahit olmuştu ama o an müdahele etmeye vakit kalmadan kanın kokusunu duyan Drogon gelip Khaleesi'yle uzaklaşmıştı.Sonra Baristan bir şekilde Hizdahr'ın Khaleesi'yi öldürmeye çalıştığını kanıtlayıp gidip onu öldürmüştü.Öyle durduk yere gitmemişti yani Hizdahr.Onlardan bahsetmişken Khaleesi ve Hizdahr izdivaç olayındanda bahsedelim.Bunu istegen Hizdahr'dı dizideki gibi Khaleesi değil.Hizdahr Khaleesi'den söz almıştı eğer 90 gün şehirde kimse o maskeli katiller tarafından öldürülmezse evlenecektiler.Başardı bu sayede evlendiler.Dizide henüz evlenmemişlerdi.E artık evlenemezlerde.





Hatırlarmısınız bilmem ilk bölümde Sansa'nın yakın bir arkadaşı varı Jeyne adında.İşte o kızdı aslında Ramsay'le evlendirilen.Kitapta Sansa'nın bölümü bile yoktu.Jeyne'i Arya diye insanlara kakalayıp kuzeyi ele geçirmeyi planlıyorlardı.Dizide ise sanırım bunu gerçek bir Stark kızıyla yapalım zaten yeterince acı çekmediler ne olacak ki diye düşünerek Sansa'yı Ramsay'le evlendirdiler.O düğün gecesi sahnesi büyük olay olmuştu ya ama kitabı birebir takip etselerdi kesinlikle kıyamet kopardı o kadar söylüyorum.




Melissandre ve Jon arasında geçen o ufak flörtleşme yoktu ama diziden daha fazla görüştükleri kesindi çünkü Stannis onu , karısını ve kızını yanına almamıştı.Melissandre bir ara Arya'yı gördüğünü sanmıştı ama sonra gelen kız Arya değildi.Sonra bir değişiklik daha Mance Rayder ölmemişti.Onun yerine kemik kralını koymuştu Melissandre ve kemik kralının içinde Mance vardı.Jon onu Arya'yı kurtarmaya yolluyordu ama geri gelmiyordu.İşte dediğim gibi sonra dönen kız başka biriydi.



Hazır Melissandre'den başlamışken Prenses Shireen'in ölümüne geçelim.Ben hayatımda bu kadar hasta bir şey görmedim.Hadi Melissandre teklif etti anladım Stannis nasıl kabul eder?Bunlar kesinlikle kitapta yoktu dediğim gibi onlar Duvarda kalmışlardı.Artı Stannis de direk savaşa girip ölmemişti.Onlar daha çok kışla cebelleşirken bırakmıştık onları. 




Missandei ve gri solucan arasında öyle bir olay yok.Zaten Missandei çocuk kitapta.Ve o ilk başta öldürülen lekesizler vardı ya işte onlar Missandei'nin abileriydi kitapta.
  
Uyarı bu spoiler olabilir çünkü bu sezonda olmaması diğer sezonda olmayacağı anlamına gelmiyor.

Hani Prensimiz Oberyn'imizin bir sözü vardı. "You raped her,you murdered her,you killed her childeren." Şuan kulağınıza Oberyn'in sesi geldi değil mi?

Her neyse işte orda Oberyn'in bilmediği bir şey vardı ki çocuklardan biri ölmemişti.Evet Targaryenlardan Aegon yaşıyor ve genç griff adında bir genç olarak hayatına devam ediyor.Fakat sonraları tabii ki taht için mücadeleye katılıyor.Bunların hiç biri dizide olmadı ama bence diğer sezon olacak.

Spoiler bitti!

Tyrion bir gemiye biniyor ama Varys yanında gelmiyor o sadece dizide olan bir olay.Ama kitapla aynı olarak Tyrion Jorah Mormont tarafından genelevde kaçırılıyor.Jorah'ın grileşmesi kitapta yok ama o tehlike Tyrion'da var o yüzden her gün ayak parmaklarını kesip kontrol ediyor bu olay da Jorah'dan önce olmuştu zaten.Gemideyken.Bu arada spoilersız bir şekilde söylemeye çalışıyorum demin spoiler koyduğum kişiyle aynı gemidelerdi.Eğer kitabı okumadıysanız ve demin yazdığım şeyi okumadıysanız okumayın zevki kaçmasın.Başka bir cüceyle tanışıyorlardı sonra bunları birisi satın alıyordu gösteri için.Öyle devam ediyordu yani dizideki gibi Khaleesi'yle görüşemiyorlardı.



Buraya Olly diye not almışım izlerken.O zaman düşündüğüm şeylerde o kadar haklıymışım ki.Öncelikle kitapta Olly diye bir karakter yok.Neyse ki de yok.Hadi sen Ygritte'i öldürdün bunun üzerine bir de Jon seni koruması altına aldı.Niye hala parazit gibi dolaşıyordu.Gelip atarlanış gidiyorsun.Kesin senin başının altından bir şey çıkacak.İşte tam olarak düşüncelerim buydu küçük psikopat için.Nitekimde haklı çıktım.Manyak parazit.Sen nasıl Jon'u öldürmeye kalkarsın.Kitapta da bıçaklanıyordu Jon ama bu kadar ciddi değildi.O yüzden ölmedi ki diyerek kitabı kapatmıştım.





Bence Jon ölmedi.Ama bana bakmayın Robb içinde.Hatta Oberyn içinde aynısını düşünmüştüm.Artık Oberyn nasıl yaşacaksa?

Unuttuğum ayrıntılar olabilir aklıma geldikçe eklerim artık.Umarım hoşunuza gitmiştir :)

9 Haziran 2015 Salı

Uyumsuz/Kitap Yorumu



Kitap: Uyumsuz
Orjinal Adı: Divergent
Yazar: Veronica Roth

Yayıncı: Artemis Yayınları
Çevirmen:Uğur Mehter

Sayfa Sayısı: 507
Basım Yılı:07/2012
Tür:Distopya,Genç Yetişkin
Goodreads puanı:4.31
Puanım:5

Kitabın Arka Kapak Yazısı;

TEK BİR SEÇİM ARKADAŞLARINI BELİRLER
TEK BİR SEÇİM İNANÇLARINI BELİRLER
TEK BİR SEÇİM SADAKATİNİ ŞEKİLLENDİRİR HEM DE SONSUZA KADAR


Beatrice Prior’ın Chicago’sunda toplum, her biri belli bir erdemi yaşatmaya adanmış beş topluluğa bölünmüş durumda. Dürüstlük, Fedakarlık, Cesurluk, Dostluk ve Bilgelik. Her yıl, belli bir günde bütün on altı yaşındakiler, hayatlarının geri kalanında birlikte yaşayacakları grubu seçmek zorunda. Beatrice, hem ailesiyle kalmak, hem de kendi benliğini bulmak istiyor ama ikisini birden seçemez. Bu nedenle kendisi dahil, herkesi şaşırtan bir seçim yapıyor.

Genç yazar Veronica Roth heyecanlı seçimler, kalp kıran ihanetler, kan donduran sonuçlar ve beklenmedik aşklarla dolu karanlık bir geleceği anlatan gerilim serisinin ilk kitabıyla edebiyat sahnesine çıkıyor!

Kendi Yorumum;
Bu aralar en sevdiğim kitap türü Distopya olduğu için bir an önce okumak istiyordum bu kitabı.Sonra okulda filmini izleyince önce kitabını okumak hayalim yarıda kaldı.Neyse en azından ikinci ve üçüncü kitabı önceden okuyacağım.Yine filminden daha güzel olan bir kitapla karşı karşıyayız.Şaşırdım desem yalan olur.Yine de kitabı alıp değiştirmemişler,bazı replikleri olduğu gibi kullanmışlar haklarını da yiyemem şimdi.
Her şeyi uç noktalarda yaşayan bir toplum anlatılıyor.Fedakarlıkta mısın?Sonuna kadar fedakar olacaksın.Kendi ihtiyaçlarını boş verecek ve diğer insanların ihtiyaçlarını karşılayacaksın.Cesurlukta mısın?O zaman seyahat etmek için bile cesur olman gerek çünkü yoluna devam eden trene atlaman gerekiyor.Uzun lafın kısası her şeyi fazla uç noktalarda yaşıyorlar.Geçmişten bahsetmeselerde büyük ihtimalle -her distopyanın başlangıcı gibi - bir savaştan sonra böyle bir çözüm bulduklarını düşünüyorum.Herkes kendi üstüne düşeni yapar ve herkes huzurla yoluna devam eder.Ama tabii ki hayır öyle olsaydı Ütopya olurdu.Sonradan aslında bu sistemin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıkıyor tabii ki.


Burdan sonrası spoiler...

Neyse esas kızımız Beatrice namı diğer Tris Fedakarlık toplumunda büyüyor ve 16 yaşına gelince teste giriyor.Testte hangi topluma ait olduğu anlaşılacak ama yine de sonra kendi seçimi olacak.Tris teste girince simülasyonda birden fazla toplumun hareketlerini sergiliyor.Testi yapan kişi neyse ki Tori yoksa hikaye başlamadan biterdi.Tori'nin erkek kardeşi de birden fazla toplumun hareketlerini sergiliyordu yani uzun lafın kısası uyumsuzdu ve öldürüldü.O yüzden Tris'e yardım ediyor ve sınav sonucuna Fedakarlık yazıyor.Kızımız ise ertesi gün seçin gününde Cesurluğu seçiyor abisi de Bilgeliği seçince resmen ailelerini terketmiş oluyorlar.Bende bizim tm,fm,ts seçiminde böyle bir şeyi seçmek için çok küçüğüz diye isyan ediyim daha.Bak millet neler yapıyor.Neyse Cesurluğa geçince her şey kolaylaşmıyor tabii.Sadece 10 kişi topluma kabul edilecek bu yüzden önce fiziksel olarak savaşma dersleri alıyorlar.Dışardan gelen adayların hocası Dört ve alttan alttan hep Tris'e yardım ediyor.Ne yazık ki fiziksel konularda zorlanıyor çünkü hem kısa hemde zayıf.Minyon bir kız yani.Zar zor o seviyeyi atlıyor.Atlayamayanlar ise toplumsuz kalıyorlar.Sonrakinde simülasyonlarda korkularla yüzleşiyorlar bu sefer kızımız şanslı çünkü simülasyonları yönetebiliyor çünkü o bir uyumsuz.Yavaş yavaş eğitmeni Dört'le yakınlaşırken bir sorun patlak veriyor.Bilgelik yönetimi Fedakarlığın elinden almak için savaş başlatıyorlar ve Cesurluk bireylerine serum vererek onları savaşa yolluyorlar.Uyumsuz oldukları için Tris ve Dört bu serumdan etkilenmiyorlar ve insanları korumaya çalışıyorlar.Burdan sonra zaten işler karışıyor Tris arkadaşlarından birini öldürmeye çalışıyor ardından annesini ve babasını kaybediyor ve yoluna devam ediyor.Tabii ki üzülüyor ama ben olsam orda kalakalırdım sanırım her şeyi uç noktalarda yaşamak böyle bir şey ailen ölse de insanlara yardım etmek ve cesur olmak için yoluna devam etmek zorunda kalıyorsun.Şimdi sanırım diğer kitap Dört,Tris,Tris'in abisi Caleb,normalde Tris'in düşmanı olan Peter ve Dört'ün psikopat babası Marcus üzerinde olacak çünkü şuan bu enkazı düzeltmek zorundalar ve büyük ihtimalle Bilgelik durmayacak.



Benim kitap okurken yanımda bulundurduğum bir defterim vardır ve hoşuma giden sözleri hatta karşılıklı konuşmaları ve aynı zamanda bazı olaylardan kısımlar yazarım ki geri dönüp baktığımda olayları hatırlayabileyim.Uyumsuz kitabından yazdıklarımı şimdi buraya geçireceğim :)

Masanın ortasında daha önce hiç görmediğim bir yiyecekle dolu bir servis tabağı var;Yuvarlak ekmek dilimleri arasına sıkıştırılmış,daire şeklinde et parçaları.Ne yapacağımı bilmediğimden bir tanesini alıp parmaklarımla yokluyorum.
Dört beni dirseğiyle dürtüyor.
"Bu et,"diyor, "Üstüne bundan dök."
Kırmızı sosla dolu bir kaseyi bana uzatıyor.
syf 70

Çok ilginç bir konuşma değil biliyorum ama bu Dört'ün Tris'e ilk yardım edişiydi ve not almak istedim...

"Ama..."Peter konuşmaya devam edemeden esniyor. "Ama tabancayla ateş etmenin...cesurlukla ne ilgisi var?"
Dört , tabancayı elinde çeviriyor , namlusunu Peter'ın alnına yerleştiriyor ve bir mermiyi yerine itiyor.Esnemekte olan Peter , ağzı açık bir halde donakalıyor.
"U-yan,"diye azarlıyor onu Dört."Elinde dolu bir tabanca var,seni salak.Ona göre davran."
syf 82

Tekrar,tekrari,tekrar ateş ediyorum ve kurşunlardan hiç biri hedefin yakınına bile isabet etmiyor.
"İstatiksel açıdan,"diyor yanımda duran Bilgelik oğlanı Will bana bakıp sırıtarak "şimdiye kadar hedefi en azından bir kez vurmuş olman gerekirdi...Yani kazara bile olsa."
syf 84

"Dikkatli ol çocuk , yoksa senin bağlarını sağlamlaştırırken elim hafif kaçabilir,"diyor Zeke.Eliyle dizine vuruyor. "Sonra bir bakarsın,şlap!"
"Tabii,tabii,"diyor Uriah. "Sonra annemde seni canlı canlı kaynar suya atar."
syf 230

Cesurlukta büyümüş ve aynı zamanda ailesi Cesurlukta olan kardeşlerin konuşması neden bilmiyorum çok hoşuma gitti.Sanırım aynısını Tris ve Dört içinde istedim.Bu arada konuşma biraz garip olduğu için nerede geçtiğini hatırlamayabilirsiniz şehrin üzerinden uçtukları kısımda geçiyor.

"İyi görünüyorsun Tris."
Sözleri ben şaşırtıyor,kalbim teklemeye başlıyor.Keşke teklemese çünkü kayan gözlerine bakılırsa Dört ne söylediğinin farkında bile değil.
syf 260

Sarhoşlar gerçekte düşündüklerini söylerler Tris...

Ölüm bu işte -şimdiki zamandan geçmiş zamana geçmeye ölüm deniyor.
syf 315

"Öyle mi?"Konuşurken dudaklarını kulaklarımda hissediyorum ve yine içimi bir yangın sarıyor.
"O kadar kolay ha?"
"Eh,bir çok erkek,bir kızla böylesi küçük bir alana kıstırılmak ister."Gözlerimi deviriyorum.
"Kapalı yerde kalmaktan korkan insanlar hariç Tris!"
syf 338

Elini tutup tam kalbimin üzerine koyuyorum.
"Kalp atışlarımı hisset.Hissedebiliyor musun?"
"Evet."
"Ne kadar düzenli attığını hissedebiliyor musun?"
"Çok hızlı atıyor."
"Evet de bunun kıstırılmış olmakla alakası yok."
syf 338

"Ve Marcus ile ilgili gerçeği öğrendiğin halde..."Sesi yumuşuyor. "Bana diğerleri gibi bakmıyorsun.Tekmelenmiş bir enikmişim falan gibi."
syf 351

Tobias burnunu sıvazlarken parmaklarının arasındaki boşluktan bana bakıyor.Bana bir şey söylemeye çalışıyor.Hızlı düşünmeliyim.Dört bana ne demişti?
Aklıma gelen tek önerisi;Savunmasız gibi görünmek.Daha önce işe yaramıştı.
"Ben...ben çok utanmıştım ve ne yapacağımı bilemedim."
Ellerim, cebime sokup yere bakıyorum.Cebimin içinde bacağımı öyle bir çimdikliyorum ki gözlerimden yaş geliyor.Burnumu çekerek gözlerimi Eric'e çeviriyorum.
"Ben sadece...ve..."Başımı iki yana sallıyorum.
"Sen sadece ne?"diye soruyor Eric.
"Beni öpmeye çalıştı,"diyor Tobias."Reddedince beş yaşındaki bir çocuk gibi koşarak uzaklaştı.Aslına bakarsan onu suçlayabileceğin tek şey aptallığı."
syf 377/378


"Bir kaç saniyeliğine , bir kız olabilir misin?"
"Ben zaten hep bir kızım."Kaşlarımı soru sorarcasına çatıyorum.
"Ne demek istediğimi anladın işte.Yani aptal ve insanın canını sıkan bir kız olmaktan bahsediyorum."
Saçımı parmağıma doluyorum ve ağzımı yayarak konuşuyorum. "Piki."
Christina öyle bir sırıtıyor ki azı dişlerini bile görüyorum. "Will beni öptü."
"Ayyy?"diye çığlık atıyorum. "Ne zaman?Nerede?Nasıl oldu?"
"Anladık , tamam , kız olabiliyormuşsun!"
syf 382/383

"Sence sana sarılsam , çok mu belli olur?" diyor.
"Bir şey diyeyim mi?"diyorum. "Hiç umurumda değil."
Ayak parmaklarımın ucunda yükselip dudaklarımı onunkilere yapıştırıyorum.
syf 429

Ben bir fedakar değilim.Ben bir cesur değilim.
Ben bir uyumsuzum.
Ve kontrol edilemem.
syf 458

7 Haziran 2015 Pazar

Küçük Bir Kitap Alışverişi Daha / Alışveriş#2


Sinemaya gittiğimiz gün dayanamayarak Dr'ye girdim.Kendimi tek avutma kaynağım bu sefer mesleki kitaplar bakmış olmam.Sinema Televizyon okumak istiyorum ve daha iki yıl var demeden üniversiteden önce bilgi sahibi olmak istiyorum.


Karşı Sinema adlı kitap önce karşı sinemanın tanımını yapıyor daha tam başlamadım sadece göz gezdirdim ama anladığım kadarıyla sermayesi ve stüdyosu serbest olan filmlere karşı sinema deniyor ama dediğim gibi daha başlamadım yanlış bilgi vermek istemem.Filmleri yorumluyor ve sahneleri ve onların sonuçlarını yazıyor.Benim için gayet öğretici bir kitap olacağını düşünüyorum.


Yazı yazdığım ve yazılarım genelde senaryo tarzı olduğu için ve tabii sinema televizyon okumak istediğim için bu kitabı aldım.Bazen yazı yazarken bu verdiği tepki doğal mı,gerçek bir insan böyle der mi gibi düşüncelere kapılıyorum bu kitabın en azından o kısma yardımcı olacağını umuyorum.İçine baktım ve olay sıralamalarını ve olması gereken karakterlerim neler olduğu yazılmış o yüzden yazarken başucu kitabım olacak.

Sinema kitaplarının ikisini de ayrı ayrı 25 tl'ye aldım.


Gitmişken kardeşimde bir kitap beğendi.Minecraft adlı oyuna bağımlı hanımefendi daha önce dışarda görüp ona başka bir kitabını almıştım şimdi de bunu istedi.Gösterdiğine göre nasıl saraylar,şatolar yapılabilir onu anlatıyor kitap.Bakalım yapabilecek mi? :) 

Bu kitap normalde 17 tl'ymiş şansıma yüzde yirmibeş indirim vardı bunu da 20 tl'ye aldık.



6 Haziran 2015 Cumartesi

Sihirbazlık Okulunda Bir Türk/Film Yorumu

Bir kaç gün önce kardeşimi sinemaya götürdüm.İkimize de uygun bir film ararken "Sihirbazlık Okulunda Bir Türk" filmini bulduk ve ona girdik.


Filmin konusu;

İstanbul'un orta halli semtlerinden birinde yaşayan, lise öğrenimini zorlukla tamamlamış, ailenin tek çocuğu olan Mehmet zeki olmasına rağmen haylazlığı yüzünden hayatı boyunca başarılı olamamış bir gençtir. Üniversite sınavında da başarı sağlayamayacağını anlayınca ailesinın tepkisinden çekindiği için şimdiden uyduracağı yalanları düşünmeye başlamıştır. Sınav sonuçlarının acıklanmasına kısa bir süre kala bir gece Spellcraft Sihirbazlık ve Büyücülük Okulu’ndan gelen mektupla hayatı değişir. Anne ve babasının büyücülük okuluna göstereceği tepkiden çekindiği için onlara yurt dışında okul kazandığına dair yalan söyler ve büyülü bir maceraya atılır.

22 Mayıs 2015
2015 - Türkiye
Komedi
91 Dak.
Erdi Dikmen ,  Sercan Ateş



Benim yorumum;

Film vine fenomeni Barbaros Dikmen'in filmiymiş.Ne yalan söyleyeyim ilk defa bu filmde gördüm onu.Bir süre önce artık espriler baydığı için vine izlemeyi bırakmıştım.Çok fazla gülmekten öldüren bir film olmadı.Komedi izliyorsam gülmek isterim ama ancak bir kaç espriye gülebildim.Fikir güzeldi.Her Harry Potter izleyişimde orda bir Türk olsa neler olurdu diye düşünürdüm ama komedi şeklinde değil benim tarzım daha çok drama çünkü.Parodi olarak güzel bir film olabilirdi ama o kadarda güzel bir senaryosu ya da esprileri yoktu.Boş vakitte izlenir mi?İzlenir.Gerek var mı?Yok.


5 Haziran 2015 Cuma

Uçuş Planı/Flight Plan/Film Yorumu

Fransızca sınavından sonra neyse ki ders işlemedik ve "Uçuş Planı" adlı filmi izlemeye başladık.Ben filmin adını duymuştum çünkü hem eski hemde ünlü bir film.Televizyonda da hep yayınlanmış ama ben televizyonda zap yapan bir insan olmadığım için hiç denk gelmedim.İzleyeceğim bir şey varsa oturur izlerim sonra kalkar giderim.Öyle bir ilişkimiz var televizyonla.Fakat Fransızca sınıfında 10 kişiysek diyelim 8 kişi filmi izlemişti.Bir dolu spoiler yiyerek.Hatta ona artık spoiler bile diyemem tüm filmin gidişatını öğrenerek izledim.Tamda benim en sevdiğim tarzdı.Saf saf izleyip sonunda "Aa ne kadar gerizekalıymışım.Nasıl anlayamadım?" diyebileceğimiz filmlerdendi.


Filmin konusu;

Eşinin ölümünden sonra zor günler içeren Kyle Pratt kızı ile beraber bir yolculuğa çıkar. Son derece modern bir jet uçakta geçen bu yolculuk sırasında küçük kızı aniden kaybolur. Çıldırma noktasına gelen kadın kızını hiçbir yerde bulamaz. Üstelik hosteslerden bazıları seyahati boyunca yalnız olduğunu ve uçak listesinde kızının adına benzer bir kayıt olmadığını söylerler.
Kyle gerçekten aklını mı kaçırmaktadır yoksa uçaktaki herkesin dahil olduğu bir komplo ile karşı karşıya mıdır? Genç kadının cevaplaması gereken kocaman bir soru işareti bütün gizemiyle onu beklemektedir.

11 Kasım 2005
2005 - ABD
Dram ,  Gerilim ,  Gizem
98 Dak.
Yapımcı                   ,  



Benim yorumum;

Zekice planlanan kurguları çok seviyorum.O yüzden bu film en sevdiğim filmler arasına girdi bile.Başından beri acaba ne olacak diye bekletebilen filmlerden.Durgunlaştığı pek olmadı.Acaba öyle mi,yoksa böyle mi diye sora sora zaten filmin sonuna gelirsiniz ve gerçekler ortaya çıkar zaten.Gayet izlemesi zevkli bir film gerek senaryo olsun gerek oyunculuklar olsun çok iyiydi.Zaten Sean Bean oynuyor oyunculukların kötü olması beklenemez.Arkadaşımla Peter Saarsgard'a bakıp bakıp acaba bu adam kimdi tanıdık geliyor diye düşündük bende hemen oynadığı filmlere bakmak için imdb'yi açtım.Sonra filmde oynayan kimi göreyim?Sean Bean!Diğerlerine dikkat etmekten pilota dikkat etmemişim ve hala nasıl gözümden kaçtığına şaşırıyordum.Normalde olsa sesinden tanırım fragmanı izleyince sesinin nasıl kendini belli eden bir ses olduğunu bir kez daha hatırladım ama biz birde fransızca dublajlı izliyorduk.Ek olarak fransızca dublajlar genelde çok güzel oluyor öyle türkçe dublajlar gibi ben burdayım demiyor.

4 Haziran 2015 Perşembe

İlk Mim'im :) / Eğer bir kitap olsaydım?

İlk mim'im olduğu için beni mimleyen Reyhan'la Her Şey 'e özellikle teşekkür ediyorum.Aslında heyecanlanmış bile olabilirim şuanda...Neyse ben uzatmadan mim'e geçeyim.

Başlığı;

Olamaz mı? Olabilir

Nasıl bir kitap olurdu?

Çoğu zaman umutlu olduğu için yaralanan bu yüzden karamsar olmaya çalışan ama başaramayan bir kızın hikayesi olurdu.Hikayede büyük ihtimalle distopyada geçerdi.

Kime ithaf olurdu?

Kimseyi kıramayan bir insan olduğum için hayatımdaki herkese ithaf etmeye çalışırdım diye düşünüyordum.Bir 5,6 sayfa sürerdi diye düşünüyorum.Almanya'da ki amcama,memleketteki kuzenime diye uzar giderdi o liste.

Ya da şimdi bir şey buldum sadece sana yazıp üç nokta koyardım.Üstüne alınan alınsın ben kimi düşündüğümü biliyorum sonuçta.

Kapak resmi?

Arkasını dönmüş insan resimleri kapaklarda hoşuma gidiyor ya da bir yerde oturmuş insanlar sadece bacakları gözüküyor ilginç ilginç çoraplar giymişler o da güzel olabilir.

Önsözünde neler yazardı?

Pek uzun bir şey yazacağımı sanmıyorum zaten genelde atlanıyor.Kitap okumayı deli gibi sevmeme rağmen ben bile atlıyorum.Ne yazardı ama onu bilmiyorum.

Arka kapak yazısı ne olurdu?

Kitabın konusu olurdu.Ben mesela orda replik* olunca kitabın içinde ne geçtiğini anlamıyorum daha önce duyup konusuna bakmadığım bir kitapsa bırakıyorum almıyorum.O yüzden konusunun yazması önemli belki altına kısa bir replik* olabilir.

Not*:Kitaplardaki konuşmalara replik denmiyordu diye hatırlıyorum ama bu ara senaryolara taktığım için hem yazmaya hemde yazmakla alakalı kitaplar okumaya o yüzden oraya direk replik yazdım.Şuanda doğru kelimeyi bulamadığım için öyle bırakıyorum.Siz anladınız zaten :)

Bu mimi;
yagmur-serhats'a paslıyorum :)